Haber

2023 Seçimlerinde En Önemli Sınavını Verecek Olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Siyasi Hayatı

2023 seçimlerinde en zor ve en değerli sınavı verecek olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun geçmişten günümüze siyasi hayatına yakından bakalım.

Kaynak:https://twitter.com/aybaltacı

1999 Genel Seçimlerinden kısa bir süre önce, Ankara’da DSP Genel Merkezi önünde orta yaşlı, minyon, yeni emekli bir bürokrat; çekinerek, çekinerek ve ihtiyatla kapıdaki gazeteciye sormuş:

“Afedersiniz, DSP Ankara’dan 6 milletvekili çıkarabilir mi sizce?”

DSP’nin aday listesini açıklamasını bekleyen gazeteci, aday adaylarının sorularını iyi bilmeli; “Bilmiyorum, kolay değil.” şeklinde, sert ve kayıtsız bir biçimde yanıt verdi.

“Tamam teşekkür ederim” dedi bürokrat sinirlenerek gazetecinin yanından uzaklaştı.

SSK Genel Müdürlüğü’nden emekli olduktan sonra siyasete atılmaya karar veren bu adamın adı, DSP’nin nabzını tutan ve kendisine sunulan “Ankara 6. Sıra” adaylığını kabul etmek arasında gidip gelen Kemal Kılıçdaroğlu’ydu.

DSP aslında Kılıçdaroğlu’nu Ankara 3. sıradan çok daha rahat bir konumdan aday gösterecekti. Listeleri kesinleştiren Rahşan Ecevit, yeni emekli olan SSK Genel Müdürü’nü altıncı sıraya itti. Bu vazgeçişin farklı bir başlangıca kapı araladığını kimse bilmiyordu.

DSP defterini kapatan Kemal Bey için siyaset sahnesinin açılması uzun sürmedi. CHP İlim İdare Kültür Platformu için ‘yolsuzluk raporu’ hazırlayan Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal’ın dikkatini çekmeyi başardı.

3 Kasım 2002 seçimlerinde İstanbul’dan aday gösterildi. Kemal Kılıçdaroğlu, 3 Kasım 2002’de DYP ve MHP’nin barajın altına düşmesiyle beklenenden çok daha fazla milletvekili çıkaran CHP’nin yeni yüzleri arasında yer aldı.

Bu isim yakında tüm Türkiye tarafından tanınacaktı. İslamcı köklerden gelen AK Parti’nin tek başına iktidara gelmesi, tek muhalefet olan CHP’yi “rejim savunucusu” konumuna getirdi.

2002-2007 ortalarında Baykal CHP, “şeriat tehdidine” karşı askerin ve laik bürokrasinin güvencesi konumundaydı. Bu zorunlu konuşlandırma CHP’nin ideolojik konumuna da yansıdı. Batıcı-liberal-Ilımlı İslamcı AK Parti’ye karşı CHP; milliyetçi, devletçi, güvenlik görevlisi, rejim bekçisi kimliğine büründü.

Baykal CHP’nin bu duruşu Parti’yi dinamik güçlerin ve klasik CHP tabanının rahatlık alanında tutarken; Müminleri ve Kürtleri Parti’den uzaklaştırdı. CHP’yi yüzde 20’lik bir daire içine hapsetti.

Kılıçdaroğlu’nun ilk sahnesi 2004’teydi. 2004 Yerel Seçimleri’nin ardından; Baykal yönetimine karşı partide yeni bir yapılanma konuşulmaya başlandı. 30 milletvekili “iktidara yürüyüş” başlıklı bildiri yayınladı. Bildiriye imza atanlar arasında Kılıçdaroğlu da yer aldı.

Özetle açıklamada CHP’nin politika yelpazesini genişletmesi ve daha geniş kitlelere ulaşması istendi. Ancak bu bildiriye imza atanlar Deniz Baykal’ın gazabına uğramış ve tasfiye edilmiştir.

Kılıçdaroğlu ise bu tasfiyeden kendini kurtarmayı başardı ve kara listeye girmedi. İlk muhalefet girişimi Karargah’ın kalın duvarlarına çarpan Kemal Bey, daha küçük adımlar atmaya karar verdi. Sessiz kaldı ve Baykal’a yakın durdu.

2007 Seçimlerinde koltuğunu koruyarak Parlamentoya yeniden girdi. Staj dönemini Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde tamamlayan Kemal Bey için yeni dönem, sesini duyurma fırsatlarını da beraberinde getirdi.

Deniz Baykal’ın isteği üzerine CHP Küme Başkanvekili oldu. Bu tam olarak aradığı fırsattı.

Kılıçdaroğlu’nun en azılı muhaliflerinden Muharrem İnce’ye göre Kemal Bey, benzeri görülmemiş bir çalışkanlıkla bu grubun genel başkan yardımcısı pozisyonuna getirildi.

TBMM’nin en çalışkan milletvekili oldu. Özellikle “yolsuzluk” konusunda her zaman rapor ve belge hazırladı.

Kemal Bey’in “dosya çalışması”nın Meclis’in sonunu aşıp tüm kamuoyunun dikkatini çekmesi uzun sürmedi. Kılıçdaroğlu’nun muhalefet çevrelerinde büyük beğeni ve beğeniyle karşılanan basın açıklamaları ülke çapında ses getirdi.

Kemal Bey akıllıca hareket ediyordu. İdeolojik olarak yaklaşamadığı CHP Genel Merkezi’ni arkasında birleştirecek bir araç bulmuştu. Olağanüstü bir iştah ve özveriyle yolsuzluk kağıtlarının üzerine eğilmeye başladı.

Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli, Dengir Mir Mehmet Fırat ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Kemal Bey’in isimleri oldu.

Bu süreçte performansı popülaritesini oldukça artırdı. Onun yıldızı parlıyordu.

29 Mart 2009 Yerel Seçimlerinde CHP’nin İstanbul Büyükşehir adayı oldu. Kadir Topbaş’a karşı çok enerjik ve olumlu bir kampanya yürüttü.

Seçimi kaybetti ama CHP’nin İstanbul’daki oylarını artırmayı başardı. 2009 Yerel Seçimleri Kemal Bey’in kaybettiği bir seçim oldu. Ancak bu süreç eksi puan olarak değil artı puan olarak yazılmıştı.

Seçimin ardından Küme Başkan Yardımcılığı görevine geri döndü. Çalışmalarına kaldığı yerden devam etti. Kemal Bey’in yükselen ünü, ona cüret ve özgüven aşıladı.

Artık Genel Merkez’den kendi ölçeğinde bağımsız çıkışlar ve açıklamalar yapmaya başladı. Bunun ilk örneği 2009 yılının sonlarında yaşandı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, partinin en milliyetçi isimlerinden ve ağır sikletlerinden biriydi. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki açılış görüşmelerinde CHP adına konuşarak PKK ve Dersim İsyanı ile iletişim kurarak, devletin olaya müdahalesini ve operasyonu övdü.

Öymen’in bu çıkışı AK Parti ve HDP’nin selefi BDP tarafından ağır eleştirildi. Ancak Öymen’e asıl sert yanıt Partili Kemal Kılıçdaroğlu’ndan geldi. Kemal Bey bu sözlerin insani olmadığını söyledi.

Herkes Kılıçdaroğlu’nun Öymen’deki amacından bahsederken Kemal Bey adımlarını atmaya devam etti. 16 Kasım’da annesinin cenazesi için memleketi Tunceli’ye giden Kılıçdaroğlu, bir açıklama daha yaparak Öymen’i istifaya çağırdı.

Onur Öymen ise istifa etmeyi düşünmediğini belirterek, “Birbirimizi alenen eleştirmek bizim parti geleneğimizde yok” dedi. Kılıçdaroğlu’nu sözleriyle eleştirdi.

İki heyet ortasında çıkan tartışmayı uzaktan takip eden Deniz Baykal, Öymen’in görüşleri kendisine yakın olsa da Öymen’i sahiplenen bir duruş sergilemedi.

Popülaritesi artan Kılıçdaroğlu’nu eleştirmek ve okları üzerine çekmek istememesi kuvvetle bekleniyordu. Ve 2010 yılının Mayıs ayıydı. Meşhur kaset süreci, Baykal’ın istifası ve Kemal Bey’in genel başkanlık süreci.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu lider olarak ilk önemli sınavını 12 Haziran 2011 Seçimlerinde verdi. CHP bu seçimde oyların yüzde 26’sını aldı. Oylar 4 yıl öncesine göre 5 puan arttı. 3 buçuk milyon yeni seçmen CHP’ye oy verdi.

“Yeni CHP” söylemi ilk meyvesini verdi. 2011’in prestijiyle Kemal Kılıçdaroğlu artık Parti’yi dizayn etme gücüne sahip. Parti, ekiplerinde önemli bir yenilemeye girişti. Baykal ve Sav dönemleriyle hesaplaşma başladı. CHP yeni bir telaffuz kurdu.

Kemal Kılıçdaroğlu, Parti’nin 2002-2007 döneminde konuşlandığı Milliyetçi, Cumhuriyet Muhafızları ve Sert profilinin değişmesi gerektiğini düşünüyordu. Ancak CHP kitlesini bu şekilde büyütebilir. Bu yönde önemli adımlar atmıştır.

Parti teşkilatlarında, genel merkezde, parti meclisinde ve milletvekili listelerinde daha liberal, dindar ve Kürt isimler yer almaya başladı. Partinin mutlak hakimi konumunda olan milliyetçiler eski hakimiyetlerini kaybetmişlerdir.

Hiç şüphesiz Kemal’in en büyük başarısı Parti’yi dizayn ederken, takımları yenilerken tüm bunları sessizce ve çok normal bir durummuş gibi sesini yükseltmeden yapabilmesiydi. Sessizce ve derinden hareket etti.

Türkiye’nin en muhafazakar partilerinden biri olan ve bir asırlık kodla değiştirilmesi zor iç dinamiklere sahip CHP’de böyle bir dönüşüme imza atmak elbette kolay olmadı. Ancak Kemal Bey, acıyı püskürtmeyi ve rakiplerini zekasıyla alt etmeyi başardı.

2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimi sırasında Kılıçdaroğlu ilk büyük kumarını oynadı. MHP ile birlikte partisinin cumhurbaşkanı adayı olarak Ekmeleddin İhsanoğlu’nu gösterdi. CHP’nin bu tercihi büyük tartışmalara ve eleştirilere yol açtı.

Ekmelledin İhsanoğlu, CHP kültürüyle alakası olmayan bir isimdi. İslam İşbirliği Teşkilatı eski genel sekreteri İhsanoğlu, YENİ CHP’nin dindar kitlelere açılma serüveninin en yavaş atılımı oldu.

Kemal Bey büyük bir direniş göstererek bu kararın arkasında durdu. Parti içinden yükselen “Biz bu adama oy vermeyiz!” tepkilerine ünlü “Gidip oy vereceksiniz.” söz konusu.

2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde Ekmelledin İhsanoğlu, Erdoğan’a karşı istenilen “çatı” olamadı. Zorunlu oyların neredeyse tamamını birleştiren Erdoğan, seçimi ilk turda kazandı. CHP ve MHP’nin de aralarında bulunduğu toplam 11 partinin desteklediği İhsanoğlu, oyların yüzde 38’ini aldı.

İhsanoğlu’nun seçimi Kemal’in başını büyük bir belaya soktu ve ona karşı ayaklanan muhalefet ilk kez kendini gösterdi. Muharrem İnce bu süreçte ilk kez kazanı ayağa kaldırdı ve Kılıçdaroğlu’na karşı genel başkan adayı oldu.

İnce liderliğindeki parti muhalefetinin yükselen yansımalarına ve atılımlarına rağmen Kemal Bey iktidarını korumayı başardı. 2014 yılında aldığı Ekmelledin İhsanoğlu, taktiksel açıdan riske devam sinyali verdi.

Kılıçdaroğlu mükemmel bir hatip ve birikimli bir teorisyen değildi. İdeolojik argümanlardan çok Tayyip Erdoğan’ı yenmenin matematiğinin peşine düştü. CHP’nin tabanını genişletmesi için ideolojiyi arka planda bırakarak çalışmaya devam etti.

7 Haziran 2015 seçimlerinde toplumsal muhalefetin odak noktası haline gelen HDP’ye barajı aşması için üstü kapalı takviye yaptı. Bu süreçte CHP’den HDP’ye giden oylar çok tartışıldı, tartışılmaya da devam ediyor.

HDP’nin 7 Haziran’da barajı aşmasıyla AK Parti, kuruluşundan bu yana ilk kez tek başına iktidara gelemedi. Kılıçdaroğlu için Başbakanlığın yolu açıldı. Ancak MHP’nin HDP ile görüşmeye gelmemesi süreci engelledi.

1 Kasım 2015’te AK Parti yeniden iktidara geldi. 16 Nisan 2017 Cumhurbaşkanlığı Referandumunda ölçülü bir HAYIR kampanyası yürüten Kemal Bey, şüpheli bir süreç sonunda %51,5 EVET’in önüne geçemedi. Bu süreçte “masaya yumruğuyla vurmamakla” eleştirildi.

Kılıçdaroğlu kendisinden beklenen tepkiyi referandumdan iki ay sonra Haziran 2017’de gösterdi. CHP Milletvekili Enis Berberoğlu tutuklanınca bu durumu protesto etmek için Ankara’dan İstanbul’a yürüme kararı aldı.

25 gün süren Adalet Yürüyüşü olarak adlandırılan bu yürüyüş, CHP örgütlerini ve muhalefeti heyecanlandırdı. Parti’den daha tepkili, yankı uyandıran ve geniş çaplı çıkışlar bekleyen seçmenler, uzun bir aradan sonra ilk kez bir araya geldi. Kemal Bey üzerindeki ölü toprağı attı.

2018 Cumhurbaşkanlığı Seçimi süreci geldi çattı. Herkes CHP’nin adayının kim olacağını tartışıyordu. Kemal Bey burada ikinci büyük kumarını oynamak istedi. Abdullah Gül’e döndü.

Kılıçdaroğlu, 2014’te Ekmeleddin İhsanoğlu’nun taktiğinin tıpatıp aynısını kuruyordu. Taktiği kolaydı: CHP seçmenini konsolide etmek, yandaşların oylarıyla çoğunluğa ulaşmak taktiği. Ancak evdeki hesap yine piyasaya uymadı.

CHP Genel Merkezi’nin Gül girişimi Meral Akşener’in direnişiyle karşılaştı ve olay basına yansıdığında kıyamet koptu. Kemal Bey çaresizce pes etti. Muharrem İnce aday gösterildi.

2018 seçimlerini birinci tipte Recep Tayyip Erdoğan kazandı. Kemal Bey’in sandalyesi yine sallanıyordu. Muhalefetin büyük kongre taleplerini geri püskürtmekte zorlandı. Neredeyse geri döndü.

Kemal Kılıçdaroğlu 2014 ve 2018’de istediğini yapamadı ve toplumsal muhalefeti tam olarak birleştiremedi. Artık kredileri ve gücü tükeniyordu ve önünde son bir sınav vardı. 2019 Yerel Seçimleri!

Seçim öncesi kazanacağı illeri saydığında sunucuları karşısında gülerken bulan Kemal Kılıçdaroğlu, bu kez hata yapmadı. Çok titiz bir adaylık sürecinden sonra bu kez kazanan Parti oldu.

İYİ Parti ve resmi HDP ile üstü kapalı bir ittifak oluşturan Kemal Bey, doğru aday stratejisiyle Ankara, İstanbul, Antalya, Adana ve Mersin gibi çok değerli merkezleri kazandı.

Bursa ve Balıkesir’de seçim az farkla kaybedildi. Yine de büyük kazanımlar elde edildi.

31 Mart kazanımlarının taktiği kolaydı: CHP, DÜZGÜN Parti ve HDP’lilerin adaya oy vermesini sağlayacak isimler ortaya koymak. Bunun sağlandığı illerin neredeyse tamamında CHP kazanmayı başardı.

2018 Seçimlerinden sonra tüm kredilerini tüketen ve artık hata yapma şansı kalmayan Kemal Bey, 2019’dan sonra rahat bir nefes aldı. Ankara ve İstanbul fatihi olarak koltuğunu sağlamlaştırdı. Muharrem İnce ve ekibini tasfiye etti. Parti takımları üzerinde tam hakimiyet kazandı.

2019 kazanımları, Kılıçdaroğlu’nun 2010’dan beri uğraştığı Kürtlerle ve dindarlarla yakınlaşma politikasının nihayet meyvesini verdiğini gösterdi. CHP artık toplumun büyük kesimlerinin umacı görür gibi kaçtığı “Beyaz Türkler” “Asker” “Laik Bürokrasi” partisi değildi.

Bundan 50 yıl sonra tüm güncel siyasi tartışmalar unutulduğunda Kılıçdaroğlu’nu CHP’de gerçekleştirmeyi başardığı bu değişimle anmak mümkün olacaktır. Onaylayın veya onaylamayın. Doğru veya yanlış olarak kabul edin. Bir başarıya imza attığı inkar edilemez.

2023’ün başındaki prestijiyle Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP’yi teorik olarak şöyle tanımlamak mümkün: “Sosyal/Sol liberal, Etkileşimci, Kapsayıcı, Batı Yönelimli Merkez-Sol bir oluşum”

Nitekim Kemal Kılıçdaroğlu, “helalleşme” Partisi’nin geçmişteki laiklik ve milliyetçilik temelli politikalarına içerlemeyi sürdürüyor. Her zaman Kürtleri ve Mutedayları Parti’ye yakınlaştırmaya çalışıyor.

Bu çalışmalarda en büyük eleştirileri “Atatürk çizgisinin dışına çıkması”, “CHP’nin milliyetçi ve anti-emperyalist” tavrından taviz vermesi, Altı Arrow’un Devletçilik ve Milliyetçilik çizgilerini hiçe sayması gibi konularda Kemal Bey almaktadır.

Kemal Bey, kendisi dışındaki Milliyetçi-İslamcı-Sağ Liberal temsilcilerden oluşan Altılı Tablo’nun en büyük üyesi olarak muhalefeti ortada tutmaya çalışıyor.

Bildiğimiz tek gerçek şu ki; 2023 Seçimleri, şu an 75 yaşında olan Kılıçdaroğlu için en sıkıntılı ve hazırlık sınavı olacak.

Tüm muhalefetin arkasında birlik olmak istese de çeşitli nedenlerle aday olmaması gerektiğini düşünenlerin sayısı az değil.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasi hayatının son bölümü 2023 Seçimleri olacak. Bu süreç ve elde edilecek sonuç kuşkusuz tüm değerlendirmeleri etkileyecektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

-
Başa dön tuşu
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort